M.A. Fecri POLAT
Eski Yunanca arkhaios: Eski,
logos: Bilim anlamındadır. Arkeoloji
kelime manası ile eskinin bilimidir. Arkeolog terimi M.S. ilk yüzyıllara kadar
Yunanistan'da sahnede dramatik mimiklerle eski efsaneleri canlandıran aktörler
için kullanılıyordu. Bugünkü anlamını ise 17. yüzyılda yaşamış bir doktor ve
Lyons antikaları uzmanı olan Jacques Spon tarafından kazandırılmıştır.
Kavram olarak arkeoloji: Eski medeniyetleri maddi kalıntıları yolu ile
inceleyen bir bilimdir. Geçmişte yaşayan insanların elinden çıkan, yarattığı
her türlü eseri keşfeden, bilimsel yöntemlerle ortaya çıkaran, inceleyen bilim
dalıdır. Tarihteki eksik noktalar, bilinmeyenler yine arkeoloji tarafından
ortaya çıkarılır. Arkeoloji birçok bilimle işbirliği içinde çalışmaktadır.
Bunların başında tarih ve sanat tarihi gelir. Bunlar dışında da jeomorfoloji,
kronoloji, stratigrafi, antropoloji, botanik ve nümizmatiği sayabiliriz.
Diğer Tanımlar ve Yorumlar:
"İnsanın geçmişini geride
bıraktığı maddi kültür belgelerine dayanarak inceleyen bilim dalıdır. Maddi
kültür belgesi, uygarlık tarihinin başlangıcından, yani insanoğlunun ilk aleti
yarattığı andan bu güne değin, gene insanın yaptığı ya da doğada bulduğu biçimi
ile kendi gereksinimleri için kullandığı gereçlerin tümüdür." (Ana
Britannica)
"Madde kültür varlıklarını
estetik kaygılardan uzak olarak inceler. Sadece sanat eserleri değil edebiyat
dışındaki tüm kültür varlıklarını inceler."(Prof. Dr. Orhan Bingöl)
"Eski medeniyetleri maddi
kalıntıları yolu ile inceleyen bir ilimdir. Eski çağlardan zamanımıza kalmış
her eserin incelenmesi arkeolojinin içine girer. Somut kalıntılardan dolayı arkeoloji
geçmişteki insan emeği olarak da tarif edilebilir. Arkeoloji bir takım yardımcı
bilim kollarından da yararlanır." (Secda Saltuk)
"Arkeolojinin geçmişinde
olagelmiş her şeyin yüzde 99,99'dan fazlasında, herhangi bir tür kanıt
varlığını bir saniyeden fazla sürdürememiştir. Yine de geriye kalan sayısız
örnek arasında kanıt yüzdenin milyonda birinin sadece küçücük bir kesitinde
varlığını devam ettirir. Ve yine, arkeoloji tarafından daha küçük bir bölümü
yeniden eski haline kavuşturulan bu kesitin de, daha küçük bir kısmı doğru
olarak yorumlanabilmiştir." (Robert Bednarik)
"Arkeoloji sonsuz bir
arayıştır, asla bir sonuç olamaz; gerçek bir varış noktası olmayan edebi bir
yolculuktur. Her şey deneme aşamasındadır ve hiçbir şey nihayetine ulaşmamıştır."
(Paul Bahn)
"Toprağın üstündekilere ne
kadar sahip çıkıyorsak, toprağın altındakilere de o kadar sahip
çıkmalıyız." (Mustafa Kemal Atatürk)
İnsan yaşamı boyunca insan
eliyle işlenmiş olan bütün kalıntıların incelenmesi arkeolojinin içine girer.
Arkeolojinin incelediği her şeyde bir insan emeği söz konusudur.
Arkeolojinin incelediği en eski
döneme tarihöncesi dönem adını veriyoruz. Tarihöncesi, insanın ilk maddi
kalıntısından (ilk tarihi kalıntıyı bırakmasından), yazının ortaya çıkışı ve
yaygın bir şekilde kullanılışına kadar geçen süreyi kapsar. Biyolojik olarak
insanın yaşamı daha önceye tarihlense de ilk alet yapımı ve bu deneyimini daha
sonraki kuşağa aktarması 4–4.5 milyon yıl öncesine dayanmaktadır.
Bu dönem yazının bulunması ile
son bulmuştur. Yazının bulunup yaygın bir şekilde kullanılması ise, günümüzden
yaklaşık 5000 yıl önce olmuştur. Yazının ortaya çıkışından günümüze kadar
sadece 5000 yıl geçmiş olması, tarihöncesi dönemin ne kadar tekdüze olmayan
uzun bir süreç olduğunu anlamamız için önemlidir.
“insanlar ya da en azından insansı canlılar, yaklaşık 3 milyon yıldır
yeryüzünde yaşamaktadırlar… potasyum-argon yöntemleri, daha alt insan
ailesinden canlıların fosillerinin, 5 milyon yıl gibi daha da eskiye
tarihlenebileceğini ortaya koymaktadır. Buna karşın, henüz tam anlamıyla
insanın nasıl tanımlanması gerektiği konusunda bazı sorunlar bulunduğu
gerekçesiyle, yuvarlak bir sayı olan 3 milyon yıl öncesini başlangıç olarak
alalım. 3 milyon yıllık bir sürenin ne kadar uzun olduğunu anlamak güçtür. Eğer
3 milyon yıllık bir süreyi bir gün olarak varsayarsak, şöyle bir görünüm ortaya
çıkar: Şimdiki zaman gece yarısıdır ve İsa 57 saniye önce doğmuştur. İlk yazılı
tarih 2 dakika 20 saniye önce başlamıştır. 23:57’den önceki her olay da tarih
öncesi ile bağlantılıdır.”(Robert J. Braidwood)
Tabii ki bu uzun süreçte hiçbir
şey durağan değildir. Her şeyin sürekli ve uzun sürede değiştiğini düşünürsek,
insanın gelişimini ve bıraktığı maddi kalıntıların değişim sürecini daha iyi
kavramış oluruz. Bu süre içinde insanın kültürü, beslenme alışkanlıkları ve
yaşam tarzı değişim gösterir. Bu kadar uzun ve kendi içinde değişiklik gösteren
bu süreci tek bir bölüm veya dönem olarak incelemek olanaksızdır. Bu nedenle bu
süreç çeşitli dönemlere ayrılmış ve bu şekilde incelenmiştir.
Arkeolojinin bilim olarak
ortaya çıktığı ilk dönemlerde, tarihöncesi süreç, sadece insanların bırakmış
olduğu aletler ile tanınmaktaydı. İşte bu nedenle ilk arkeologlar aletleri,
hammaddeleri ve biçimlendirme teknolojilerine göre; Yontmataş Devri, Sürtmetaş
Devri (Cilalı taş), Bakır Çağ, Tunç Çağ, Demir Çağ gibi bölümlere
ayırıyorlardı.
Bu bilim dalı geliştikçe bu
ayrımın yerini; avcılık, toplayıcılık ve ilk çiftçi topluluklar dönemi gibi
beslenme alışkanlıkları ya da yaşam biçimine dayalı ayrımlar almıştır. Bu
dönemler ise aşağıda olduğu gibi sıralanmıştır.
“Prehistorik Arkeoloji:
(İnsanoğlunun ilk üretimi gerçekleştirdiği kabaca M.Ö. 2.5 milyon yıldan
yazının icadı olan M.Ö. 3000 tarihine kadar olan dönemlerin arkeolojisi,
Prehistorik arkeolojinin Neolitik devrimin başladığı M.Ö. 8000 civarından
yazının icadı olan M.Ö. 3000 tarihine kadar olan dönemi bazı ülkelerde
Protohistorya veya Protohistorik arkeoloji olarak kabul edilir)
Historik Arkeoloji: Daha çok Yeni
Dünya arkeolojisi için kullanılan bu terim yazının icadından sonraya ait
kültürlerin arkeoloji olarak kabul edilir. Diğer bir deyişle yazıya sahip
toplumların arkeolojisidir. Örneğim Amerika kıtasında 1492 sonrası Historik
arkeoloji kapsamına, 1492 öncesi ise “pre-Columbian” olarak adlandırılır. Bu
düşünce ile bakıldığında Eski Dünya arkeolojisinde bu uygulanabilir bir terim
değildir. Çünkü burada yerleşmiş bir gelenek var. Örneğin Yunan ve Roma
uygarlıkları historik dönemlere aittir ama bunlarla uğraşan arkeolojiye Klasik
arkeoloji diyoruz. (örneğin Ortaçağ Arkeolojisi, Ortaçağ Sonrası arkeoloji,
Osmanlı arkeolojisi….)
Klasik Arkeoloji Yunan ve Roma Uygarlıkları-
(Klasik uygarlık/medeniyet= Yunan+Roma)
Endüstriyel Arkeoloji:
Endüstriyel arkeoloji genellikle Batı Avrupa’da büyük ölçekli endüstriyel
devrim ve sanayi üretimin başladığı 18. yüzyıl ve sonrasının arkeolojisi olarak
algılanmıştır.
Çağdaş Arkeoloji:
Prehistorik arkeoloji:
İnsanoğlunun ilk kez üretimi gerçekleştirmeye başladığı Paleolitik dönemden
M.Ö. 3000 yılında güney Mezopotamya’da Sümerler tarafından yazının icadına
kadar olan döneme “prehistorya” (pre= ön, historya= tarih) veya tarih öncesi
arkeoloji denir. Bu prehistorik arkeoloji olarak ta adlandırılır. Bu anlamda
prehistorik arkeoloji yazı öncesi yani tarih öncesi toplumlarla uğraştığından
yazıya sahip kültürlerin arkeolojisi olarak değerlendirilir.
Klasik Arkeoloji: Batı
uygarlığının temellerini oluşturan Yunan (Grek/Helen) ve Roma uygarlıkları
üzerine yoğunlaşan arkeolojiye Klasik arkeoloji denir. Örneğin Mısır, Yunan ve
Roma gibi uygarlıklarda tarihsel arkeolojinin birer parçalarıdır. Fakat Yunan
ve Roma arkeolojiler çok uzun bir sürelik geleneğe sahip olduğundan daha çok
Klasik Arkeoloji kapsamında değerlendirilirler.”(Takaoğlu, 2009).
KAYNAKÇA
Akurgal, Ekrem, Anadolu Uygarlıkları, Net turistik Yayınlar, 6.Baskı, 1998.
Ana
Britannica, Cilt 2, 1986.
Bahn, Paul, Arkeoloji'nin ABC'si, Kabalcı Yayınevi, İstanbul, 1999.
Braidwood,
Robert J., Tarih Öncesi İnsan,
Arkeoloji ve Sanat Yayınları, İstanbul, 1995.
Lloyd, Seton, The Art of the Ancient Near East, Thames And Hudson, 1961, Great
Britain.
Özdoğan,
Mehmet, Arkeoatlas, Cilt I /
10-30, 2002.
Saltuk , Secda, Arkeoloji Sözlüğü, İnkılap Kitapevi, İstanbul, 1997.
Takaoğlu,
Turan, Arkeolojide Teori ve Metot I Ders Notları, Çanakkale, 2009.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder