Bu Blogda Ara

1 Ocak 2013 Salı

ARKEOLOJİ NEDİR?




M.A. Fecri POLAT


Eski Yunanca arkhaios: Eski, logos: Bilim anlamındadır. Arkeoloji kelime manası ile eskinin bilimidir. Arkeolog terimi M.S. ilk yüzyıllara kadar Yunanistan'da sahnede dramatik mimiklerle eski efsaneleri canlandıran aktörler için kullanılıyordu. Bugünkü anlamını ise 17. yüzyılda yaşamış bir doktor ve Lyons antikaları uzmanı olan Jacques Spon tarafından kazandırılmıştır.

Kavram olarak arkeoloji: Eski medeniyetleri maddi kalıntıları yolu ile inceleyen bir bilimdir. Geçmişte yaşayan insanların elinden çıkan, yarattığı her türlü eseri keşfeden, bilimsel yöntemlerle ortaya çıkaran, inceleyen bilim dalıdır. Tarihteki eksik noktalar, bilinmeyenler yine arkeoloji tarafından ortaya çıkarılır. Arkeoloji birçok bilimle işbirliği içinde çalışmaktadır. Bunların başında tarih ve sanat tarihi gelir. Bunlar dışında da jeomorfoloji, kronoloji, stratigrafi, antropoloji, botanik ve nümizmatiği sayabiliriz.

Diğer Tanımlar ve Yorumlar:

"İnsanın geçmişini geride bıraktığı maddi kültür belgelerine dayanarak inceleyen bilim dalıdır. Maddi kültür belgesi, uygarlık tarihinin başlangıcından, yani insanoğlunun ilk aleti yarattığı andan bu güne değin, gene insanın yaptığı ya da doğada bulduğu biçimi ile kendi gereksinimleri için kullandığı gereçlerin tümüdür." (Ana Britannica)

"Madde kültür varlıklarını estetik kaygılardan uzak olarak inceler. Sadece sanat eserleri değil edebiyat dışındaki tüm kültür varlıklarını inceler."(Prof. Dr. Orhan Bingöl)

"Eski medeniyetleri maddi kalıntıları yolu ile inceleyen bir ilimdir. Eski çağlardan zamanımıza kalmış her eserin incelenmesi arkeolojinin içine girer. Somut kalıntılardan dolayı arkeoloji geçmişteki insan emeği olarak da tarif edilebilir. Arkeoloji bir takım yardımcı bilim kollarından da yararlanır." (Secda Saltuk)

"Arkeolojinin geçmişinde olagelmiş her şeyin yüzde 99,99'dan fazlasında, herhangi bir tür kanıt varlığını bir saniyeden fazla sürdürememiştir. Yine de geriye kalan sayısız örnek arasında kanıt yüzdenin milyonda birinin sadece küçücük bir kesitinde varlığını devam ettirir. Ve yine, arkeoloji tarafından daha küçük bir bölümü yeniden eski haline kavuşturulan bu kesitin de, daha küçük bir kısmı doğru olarak yorumlanabilmiştir." (Robert Bednarik)

"Arkeoloji sonsuz bir arayıştır, asla bir sonuç olamaz; gerçek bir varış noktası olmayan edebi bir yolculuktur. Her şey deneme aşamasındadır ve hiçbir şey nihayetine ulaşmamıştır." (Paul Bahn)

"Toprağın üstündekilere ne kadar sahip çıkıyorsak, toprağın altındakilere de o kadar sahip çıkmalıyız." (Mustafa Kemal Atatürk)

İnsan yaşamı boyunca insan eliyle işlenmiş olan bütün kalıntıların incelenmesi arkeolojinin içine girer. Arkeolojinin incelediği her şeyde bir insan emeği söz konusudur.

Arkeolojinin incelediği en eski döneme tarihöncesi dönem adını veriyoruz. Tarihöncesi, insanın ilk maddi kalıntısından (ilk tarihi kalıntıyı bırakmasından), yazının ortaya çıkışı ve yaygın bir şekilde kullanılışına kadar geçen süreyi kapsar. Biyolojik olarak insanın yaşamı daha önceye tarihlense de ilk alet yapımı ve bu deneyimini daha sonraki kuşağa aktarması 4–4.5 milyon yıl öncesine dayanmaktadır.

Bu dönem yazının bulunması ile son bulmuştur. Yazının bulunup yaygın bir şekilde kullanılması ise, günümüzden yaklaşık 5000 yıl önce olmuştur. Yazının ortaya çıkışından günümüze kadar sadece 5000 yıl geçmiş olması, tarihöncesi dönemin ne kadar tekdüze olmayan uzun bir süreç olduğunu anlamamız için önemlidir.

insanlar ya da en azından insansı canlılar, yaklaşık 3 milyon yıldır yeryüzünde yaşamaktadırlar… potasyum-argon yöntemleri, daha alt insan ailesinden canlıların fosillerinin, 5 milyon yıl gibi daha da eskiye tarihlenebileceğini ortaya koymaktadır. Buna karşın, henüz tam anlamıyla insanın nasıl tanımlanması gerektiği konusunda bazı sorunlar bulunduğu gerekçesiyle, yuvarlak bir sayı olan 3 milyon yıl öncesini başlangıç olarak alalım. 3 milyon yıllık bir sürenin ne kadar uzun olduğunu anlamak güçtür. Eğer 3 milyon yıllık bir süreyi bir gün olarak varsayarsak, şöyle bir görünüm ortaya çıkar: Şimdiki zaman gece yarısıdır ve İsa 57 saniye önce doğmuştur. İlk yazılı tarih 2 dakika 20 saniye önce başlamıştır. 23:57’den önceki her olay da tarih öncesi ile bağlantılıdır.”(Robert J. Braidwood)

Tabii ki bu uzun süreçte hiçbir şey durağan değildir. Her şeyin sürekli ve uzun sürede değiştiğini düşünürsek, insanın gelişimini ve bıraktığı maddi kalıntıların değişim sürecini daha iyi kavramış oluruz. Bu süre içinde insanın kültürü, beslenme alışkanlıkları ve yaşam tarzı değişim gösterir. Bu kadar uzun ve kendi içinde değişiklik gösteren bu süreci tek bir bölüm veya dönem olarak incelemek olanaksızdır. Bu nedenle bu süreç çeşitli dönemlere ayrılmış ve bu şekilde incelenmiştir.

Arkeolojinin bilim olarak ortaya çıktığı ilk dönemlerde, tarihöncesi süreç, sadece insanların bırakmış olduğu aletler ile tanınmaktaydı. İşte bu nedenle ilk arkeologlar aletleri, hammaddeleri ve biçimlendirme teknolojilerine göre; Yontmataş Devri, Sürtmetaş Devri (Cilalı taş), Bakır Çağ, Tunç Çağ, Demir Çağ gibi bölümlere ayırıyorlardı.

Bu bilim dalı geliştikçe bu ayrımın yerini; avcılık, toplayıcılık ve ilk çiftçi topluluklar dönemi gibi beslenme alışkanlıkları ya da yaşam biçimine dayalı ayrımlar almıştır. Bu dönemler ise aşağıda olduğu gibi sıralanmıştır.

Prehistorik Arkeoloji: (İnsanoğlunun ilk üretimi gerçekleştirdiği kabaca M.Ö. 2.5 milyon yıldan yazının icadı olan M.Ö. 3000 tarihine kadar olan dönemlerin arkeolojisi, Prehistorik arkeolojinin Neolitik devrimin başladığı M.Ö. 8000 civarından yazının icadı olan M.Ö. 3000 tarihine kadar olan dönemi bazı ülkelerde Protohistorya veya Protohistorik arkeoloji olarak kabul edilir)

Historik Arkeoloji: Daha çok Yeni Dünya arkeolojisi için kullanılan bu terim yazının icadından sonraya ait kültürlerin arkeoloji olarak kabul edilir. Diğer bir deyişle yazıya sahip toplumların arkeolojisidir. Örneğim Amerika kıtasında 1492 sonrası Historik arkeoloji kapsamına, 1492 öncesi ise “pre-Columbian” olarak adlandırılır. Bu düşünce ile bakıldığında Eski Dünya arkeolojisinde bu uygulanabilir bir terim değildir. Çünkü burada yerleşmiş bir gelenek var. Örneğin Yunan ve Roma uygarlıkları historik dönemlere aittir ama bunlarla uğraşan arkeolojiye Klasik arkeoloji diyoruz. (örneğin Ortaçağ Arkeolojisi, Ortaçağ Sonrası arkeoloji, Osmanlı arkeolojisi….)
Klasik Arkeoloji Yunan ve Roma Uygarlıkları- (Klasik uygarlık/medeniyet= Yunan+Roma)

Endüstriyel Arkeoloji: Endüstriyel arkeoloji genellikle Batı Avrupa’da büyük ölçekli endüstriyel devrim ve sanayi üretimin başladığı 18. yüzyıl ve sonrasının arkeolojisi olarak algılanmıştır.

Çağdaş Arkeoloji:

Prehistorik arkeoloji: İnsanoğlunun ilk kez üretimi gerçekleştirmeye başladığı Paleolitik dönemden M.Ö. 3000 yılında güney Mezopotamya’da Sümerler tarafından yazının icadına kadar olan döneme “prehistorya” (pre= ön, historya= tarih) veya tarih öncesi arkeoloji denir. Bu prehistorik arkeoloji olarak ta adlandırılır. Bu anlamda prehistorik arkeoloji yazı öncesi yani tarih öncesi toplumlarla uğraştığından yazıya sahip kültürlerin arkeolojisi olarak değerlendirilir.

Klasik Arkeoloji: Batı uygarlığının temellerini oluşturan Yunan (Grek/Helen) ve Roma uygarlıkları üzerine yoğunlaşan arkeolojiye Klasik arkeoloji denir. Örneğin Mısır, Yunan ve Roma gibi uygarlıklarda tarihsel arkeolojinin birer parçalarıdır. Fakat Yunan ve Roma arkeolojiler çok uzun bir sürelik geleneğe sahip olduğundan daha çok Klasik Arkeoloji kapsamında değerlendirilirler.”(Takaoğlu, 2009).








KAYNAKÇA
Akurgal, Ekrem, Anadolu Uygarlıkları, Net turistik Yayınlar, 6.Baskı, 1998.
Ana Britannica, Cilt 2, 1986.
Bahn, Paul, Arkeoloji'nin ABC'si, Kabalcı Yayınevi, İstanbul, 1999.
Braidwood, Robert J., Tarih Öncesi İnsan, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, İstanbul, 1995.
Lloyd, Seton, The Art of the Ancient Near East, Thames And Hudson, 1961, Great Britain.
Özdoğan, Mehmet, Arkeoatlas, Cilt I / 10-30, 2002.
Saltuk , Secda, Arkeoloji Sözlüğü, İnkılap Kitapevi, İstanbul, 1997.
Takaoğlu, Turan, Arkeolojide Teori ve Metot I Ders Notları, Çanakkale, 2009.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder