Bu Blogda Ara

4 Ocak 2013 Cuma

TÜRKİYE’DE ARKEOLOJİNİN BAŞLAMASI VE GELİŞİMİ

                                                                                   M.A. Fecri POLAT


1.Cumhuriyet’in İlk Yıllarında Kurulmuş Olan Kurumlar

Osmanlının son zamanlarında devletin her alanında olduğu gibi arkeolojide de çok kötü bir tablo vardı. Casuslar arkeolog adı altında araştırma yapıyorlardı. Osmanlının yıkılmasıyla her alanda olduğu gibi Anadolu’da da arkeoloji için yeni bir safha başladı.

Cumhuriyet’in ilk yıllarında devlet yeni savaştan çıkmış, halk yorgun ve Osmanlı dönemindeki geri kalmışlığı geride bırakmak için bütün yurt harıl harıl çalışmaktadır.

Bu dönemde Atatürk yeni devletin güçlenebilmesi ve iyi kararlar verebilmesi için geçmişini bilmesi gerektiğine inanmaktadır. Bu sebeple Atatürk Tarih ve Arkeolojinin birer bilim dalı olarak kurulmasını sağlamıştır. Cumhuriyetin ilk yıllarında yurt dışına arkeoloji eğitimi görmesi için insanlar yollanmaya başlandı.

İlk kazı Atatürk önderliğinde Ahlatlıbel'de başlatıldı.

Atatürk aynı zamanda yurt çapında yaptığı gezilerde tarihin korunma altına alınması gerektiğini görmüş ve bu konuda yapılması gerekenleri belirtmiştir. Bunlar:

1.Her türlü tarihi vesika, malzeme ve abideleri bulmak, toplamak ve muhafaza ve restore etmek,
2.Memleket içinde ve dağınık bir halde açıkta duran tarihi eserleri tahrip olunmak, çalınmak, satılmak, ziyana uğramak ve zamanla kendi kendine harap olmak tehlikelerinden masun bulundurmak için hükümetçe bütün tedbirler alınmak,
3.Hükümet otoritelerinin ve belediyelerin yakın ilgi, takip ve mesuliyetleri altında Cumhuriyet Halk Partisi’nin Halk Evreleri’ne ve parti organlarına açtıracağı sürekli ve usanmaz bir propaganda faaliyeti ile ve Basın Yayın Umum Müdürlüğü nezareti ve takibi altında günlük gazete ve mecmualarda yapılacak sürekli, tesirli, popüler neşriyatla, bu milli tarih mallarını asıl sahibi olan Türk Halkına muhafaza ettirmek,
4.Gerek içeride ve gerek dışarıdaki müzeler ve kütüphanelerde mevcut eski eserlerin ve tabloların kopyalarında koleksiyonlar vücuda getirmek,
5.Ankara, İstanbul, Bursa, İzmir, Edirne’de muayyen devirlere ve kültürlere ait eserleri toplayarak bu şehirleri büyük üslupta birer ‘eski eserler ve abideler merkezi haline koymak’,
6.Ecnebi tarih ekspedisyonların büyük sermayelerle başardıkları kazıları, ileride mali kudretimizin vüs’atlı zamanında yapak üzere, şimdilik, küçük mikyasta kazılar tertibi ile arkeolojik ve antropolojik araştırmalar ve keşifler yapmak,
7.Memleket içinde ve dışındaki mühim kazı ve keşif yerlerine seyahatler tertip ederek bulunan tarihi eserler ve abideler üzerinde ilmi tetkikler yapmak,
8.Hükümete düşen işleri, bu projeleri uygulamakla görevli komisyonların hükümet nezdinde takip etmeleri,
9.Yabancı bilim müesseseleri ile ve otoritelerle, mütehassıslarla işbirliği kurmak,
10.Kültür Bakanlığı’nın verimli yardımını, işbirliğini sağlamak.
Şeklindedir.

Bu amaçlar doğrultusunda Atatürk çeşitli üniversiteler kurar. Kurduğu bu üniversitelerde arkeoloji ve tarih ile ilgili bölümler açar. Bu sayede Avrupa’dan çeşitli nedenlerle ve II. Dünya Savaşı yüzünden, Türkiye’ye kaçan bilim adamlarına kucak açar ve onları bu üniversitelere alır.

1931 yılının 15 Nisan’ında Türk Tarih Kurumu açılır. Bu dönemde Mustafa Kemal Atatürk mirasının yarıdan fazlasını araştırmalar için bağışlar. Bu sayede ülkede konuyla ilgili büyük seferberlik başlar. 5 Kasım 1922’de ilk kez arkeolojik, etnolojik eserlerin toplanması ve değerlendirilmesi öngörülür.

Müzecilik geniş bir şekilde ele alınmıştır. Türkiye’de bu dönemde kurulmuş olan müzeler:
Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi 1923, Edirne Müzesi 1923, Antalya Müzesi 1923, Adana Müzesi 1924, Bergama Müzesi 1924, Ankara Etnografya Müzesi 1925, Tokat-Amasya-Sinop Müzeleri 1926, İzmir-Sivas Müzeleri 1927, Kayseri Müzesi 1929, Afyonkarahisar Müzesi 1931, Denizli-Çanakkale Müzeleri 1932, Samsun-Van Müzeleri 1933, Ayasofya Müzesi 1934, İznik-Diyarbakır Müzeleri 1934, Manisa Müzesi 1935, Alanya-Silifke-Isparta Müzeleri 1935, Niğde-Kütahya Müzeleri 1936, İstanbul Resim ve Heykel Müzesi 1937 kurulmuştur.

Topkapı Sarayı 3 Nisan 1924’te açılmıştır. Bu müze Cumhuriyet Dönemine ait bir müzedir. Ayrıca Residence Anıtı’nın Cumhuriyet zamanında müze haline gelmesi önemli bir gelişmedir. Ayasofya Camii o dönemde tamamen müze haline getirilmiştir.

Atatürk Topkapı ziyareti sırasında Piri Reis’in Amerika Kıtası Haritasını görmüş ve bunu gizlemek yerine çıkarılıp bütün dünyaya gösterilmesini istemiştir. 1932 yılında ise Türk Dil Kurumu açılmıştır. Türk Dili’nin önemini, kültürünü ve toplumlarla olan ilişkilerini araştıracak bir nesil o gün çok önemliydi. 9 Ocak 1936’da Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi açılmıştır. Atatürk aslında Türk Milleti hakkında yapılacak bütün araştırmaları yine Türk İnsanı tarafından yapılmasını istemiştir. Kurulmuş olan fakülte 40 kişilik bir kontenjanla işe başlamıştır. Daha sonraları bu fakültede çeşitli diller hakkında bölümler açılmıştır. Almanya’da tezini yayınlamış olan Sedat Alp 1940 yılında doktorasını yapar ve ilk Türk Hititolog olarak Türkiye’ ye gelir ve Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesine asistan olur. Ayrıca, 1922 yılında kurulmuş olan Efkaf-ı İslamiyye adı altında Türk İslam Eserleri Müzesi, 1930’da kurulmuş olan Alman Arkeoloji Enstitüsü, 1931’de kurulan ve ilk Türk Arkeoloji Enstitüsü olan İstanbul Arkeoloji Enstitüsü ve Fransız Arkeoloji Enstitüsü Cumhuriyet döneminde açılmış olan kurumlardır. Bu kurumlar yurt dışından gelmiş olan bilim adamları ve arkeologlara kucak açmıştır. Türkiye’nin en iyi arkeologları bu kurumlarda yetişmişlerdir.

2. Cumhuriyet’in İlk Yıllarında Yapılan Kazılar ve Araştırmalar:

Cumhuriyet Dönemi’nin önemli arkeologlarından Makridi Bey Osman Hamdi Bey zamanında yetişmiştir. 1925 yılında Milli Eğitim Bakanlığı’nın onayı ile kendisi Ankara Tren Gar’ının hemen arkasında ki Tümülüslerde kazılara başlamıştır. Bu kazının önemi Türkiye Cumhuriyeti Milli Eğitim Bakanlığı tarafından bilimsel olarak gerçekleştirilen ilk kazı olmasıdır. Ayrıca Atatürk’ün o dönemde bizzat gidip ziyaret ettiği ve yerinde inceleme yaptığı kazılardan ikisi ise Hamit Zübeyir Koşay’ın 1932 yılında Ankara’da yaptığı Gazi Orman Fidanlığı Sondaj’ı ve 1933’te yapılan Haymana yolu üzerinde Ahlatlıbel’de Maarif Vekili Reşit Galip ile yaptığı kazılardır. Bu kazılar Cumhuriyet döneminin ilk kazıları oldukları için büyük önem taşırlar. Ayrıca Atatürk’ün buraları bizzat ziyaret etmesi bu bilime verdiği önemi gösterir.
Çorum ilinin Songurlu ilçesinde bulunan Alacahöyük’te kazı yapılmıştır. Bu kazıya Koşay’ın yanında Remzi Oğuz Arık’ta katılmıştır. Bu kazı dünya çapında büyük yankı uyandırmıştır. Burada Tunç Çağı’na ait Ön Asya Arkeolojisi’nin en zengin örnekleri ortaya çıkmıştır. Bu sırada arkeoloji ilk kez halkbilim ile özdeşleşmiştir.
Klasik arkeoloji alanında yapılan çalışmaların ve sistemli araştırmanın öncülerinden Ord. Prof. Dr. Arif Müfit Mansel İstanbul Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü kurucusudur. Aynı zamanda Türkiye Arkeoloji Bilimi’nin kurucularından birisidir. Kendini dünya platformlarında yetiştiren bir arkeologdur.

İlk çalışmalarına 1930’da Balaban Ağa Mescid’inde başlamıştır. Mansel Atatürk’ten aldığı destekle 1932 Yalova Kaplıcaları’nda 1936-1938’de Trakya’da çalışmalarına başlar. Burada özellikle Tırak Tümülüslerinde önemli sonuçlar elde eder. Daha sonra Antalya’da araştırmalarına devam eder. Perge ve Side antik kentlerinde yüzey araştırması yapar. Bunun ardından burada kazılara ve düzenlemelere başlar. Ayrıca burada ilk yerel arkeoloji müzesi olan Side Müzesi’ni kurar. Bu müze Türkiye’nin tanıtımına büyük katkıda bulunur. Ayrıca Türk Tarih Kurumu’nun desteği ile Kuştepe, İzmir/Namazgâh ve İstanbul/Sarayburnu’nda çeşitli araştırmalar yapılmıştır. Aynı şekilde Türk Tarih Kurumu’nun desteği ile 1933 yılında Ankara’ya 60 kilometre kadar uzaklıkta Karalar bulunmuştur. Burası Golatlar Dönemine ait bir yerdir. 1934 yılında Göllüdağ, 1937’de Ankara Kalesi, Çankırıkapı, Pazarlı, Etiyokuşu/Çubuksuyu kazıları yapılır. Cumhuriyet’in ilk yıllarında yapılan diğer kazılar şunlardır: 1925’te yapılan Horozny, Kültepe/Kaniş kazıları yapılan ilk kazılardan bazılarıdır. Bu kazıları gerçekleştiren arkeologların çoğu Türkiyelidir.

1946'da Kılıç Kökten başkanlığında Antalya'daki Karain kazılarına başlandı. Karain Mağarası, Anadolu'nun en büyük doğal mağaralarından ve Tarihöncesi yerleşmelerinden biridir. Arif Müfid Mansel, Perge (1946) ve Side (1947); Bahadır Alkım, Karatepe (1947); [[Tahsin Özgüç/Kutlu Emre], Kültepe (1948) ve Altıntepe'de Urartu Kalesi (1959); Ekrem Akurgal, eski İzmir(Smyrna), Foça, Sinop; Afif Erzen, Van'da Urartu (1961); Kenan Erim Afrodisias (1961); Nimet Özgüç, Acemhöyük (1962) ve Samsat (1978); Nezih Fıratlı, Uşak Selçikler (1966) kazılarını yürüttüler. Ufuk Esin, 1968'de Tepecik'te, 1971'de Tülintepe'de kurtarma kazılarını yönetti. Bu yöre 1975'te Keban Baraj Gölü'nün dolmasıyla birlikte sular altında kaldı. Gene Ufuk Esin'in 1978 sonrasında, [Karakaya Barajı|[Karakaya Baraj]] suları altında kalan Değirmentepe'de kurtarma kazıları yaptı. Türkiye'de yazılı belgelerden ya da toprak üstündeki kalıntılardan yola çıkılarak yapılan planlı kazılara örnek olarak Boğazköy, Kültepe ve Efes kazıları gösterilebilir. Türkiye'de son yıllardaki en önemli kazı alanlarından biri Zeugma'dır. Gaziantep'te Nizip'in 10 kilometre doğusunda ve Fırat Irmağı'nın batı kıyısında bulunan, Helenistik, Roma ve Bizans dönemlerine ait antik kentte, Birecik Barajı'nın suları altında kalacağı için 2000 yılında kurtarma kazılarına başlandı. Bu kazılarda çok önemli mozaikler ve buluntular ortaya çıkarıldı. Son yıllarda, Bodrum'da sualtı arkeolojik araştırmalarına büyük önem verilmeye başlandı. Türkiye'nin ilk sualtı arkeoloji müzesi olan Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi'ne bağlı olarak yürütülen çalışmalar sonucu denizden çıkarılan birçok buluntu bu müzede sergilenmektedir. (Özgür Ansiklopedi'den alıntılar yapılmıştır...)

Anadolu’nun Geçmişi ve Önemli Bulgular:

Anadolu’da yapılan araştırmalar sonucunda özellikle Alacahöyük ve civarında çeşitli güneş kursları ortaya çıkmıştır. Burada yapılan incelemelerde aynı zamanda Tunç Çağı’na ait çok sayıda eserde ortaya çıkmıştır. Anadolu’nun 6000 yıllık bir medeniyet geçmişi olduğu anlaşılmıştır. Tıpkı Mezopotamya ve Mısır’da olduğu gibi Anadolu’nun da bir kültür merkezi olduğu ve medeniyetlerin hemen hepsine beşiklik ettiği ortaya çıkmıştır. Mısır, Kish, Mari, Ur ve Truva gibi kentlerden çıkan bulgular ortak bir kültüre işaret etmektedir. Buradaki buluntuların cinsine bakıldığında ise Orta Asya ortak kültürünün olabileceği düşünülmüştür. Ayrıca yapılan araştırmalarda Türkiye’de birçok sayıda medeniyetin yaşadığı ve bu medeniyetlerin yaşadığı yerlerin kültürel bir düzen içerisinde olduğu ortaya çıkmıştır. Bu kültür düzeni bu alanların yerleşime eskiden beri elverişli olduğunu göstermiştir.
Ayrıca Hitit gibi eski bir medeniyetin Anadolu’da yaşadığı ortaya çıktı. Yapılan kazılarda Hititlerle ilgili çok sayıda eser bulunmuştur. Bunun en önemli örnekleri Ankara ve çevresinde ortaya çıkmıştır.

O dönemde yapılan araştırmalarda, Osmanlı Dönemine ait eserlerde bulunmuştur. Özellikle Atatürk kendi yaptığı bir incelemede Piri Reis’in Amerika Kıtası Haritasını bulduğunu söylemiştik. Bu haritanın bütün dünyaya ve Amerika’ya gösterilmesi gerektiğini söylemiştir. Bu gibi eserler sayesinde Türklerin medeniyette ve ilimde ne kadar ileri gittiklerini görmekteyiz. Çünkü Türkler Avrupalılar tarafından yüzyıllarca geri kalmış, barbar, sadece kaba kuvvetten anlayan insanlar olarak algılamışlardır. Bu yüzden olacak ki Ulu Önder Piri Reis’in bu haritasını bütün dünyaya göstermek istemiştir. Ayrıca Türklerin eskiden beri birçok eseri korudukları ortaya çıkmıştır. Bu da Türklerin hoşgörü anlayışını ortaya koymuştur. Anadolu’daki etnik yapıyı birleştirici eserler ortaya çıkmıştır. Bu arada Hititlerin başkenti Hattuşa ortaya çıkmış ve o da bugünkü Ankara’dır. Eskinin en büyük medeniyetlerinden biri olan Hititlerin başkenti Cumhuriyetimizin başkenti olarak seçilmiştir.

SONUÇ:

Günümüze kadar dünya üzerinde birçok medeniyet süre gelmiştir. Bu medeniyetlerden en gelişmiş olanları Mısır, Mezopotamya, Yunan ve Roma Medeniyetleridir. Bu medeniyetlere beşiklik eden yer ise Anadolu’dur. Anadolu üzerinde bütün bu medeniyetlerin izlerine rastlanmaktadır.

Mısır gibi medeniyetlere uzak olmasına rağmen bu medeniyetlerin izlerini de taşır. Bu da eskiden beri Anadolu ve diğer medeniyetler arasında bir haberleşmenin veya bir ticaretin olduğunun göstergesidir. Zaten Anadolu tamamıyla ticaret yolları üzerindedir. Burası medeniyetler arasında bir köprü gibidir. Zengin doğal kaynakları, yeryüzü şekilleri, tarıma ve yaşamaya elverişli alanları, iklimi ve jeopolitik konumu buranın devamlı istilaya uğramasına sebep olmuştur. Yapılan bu çalışmalar esnasında işte Anadolu’nun bu yönü ortaya çıkmıştır.
Cumhuriyet Yönetimiyle birlikte, geçmişini bilmeyen geleceğini bilemez ilkesinden yola çıkılarak Mustafa Kemal Atatürk’ün konuya olan hassasiyeti vasıtasıyla tarihimiz araştırılmaya başlanmış ve bu sayede ne kadar zengin topraklar ve ne kadar güzel bir tarihi kaybetmemek için can verdiğimizi öğrenmişiz. Yurdumuzun her karış toprağının ne kadar önemli olduğu ortaya çıkmıştır. Özellikle Atatürk’ün hasta yatağında bile Trakya Kazıları’ndan eserler görmek istemesi onun bu işe ne kadar önem verdiğini göstermiştir.

KAYNAKÇA

Ana Britannica: Cilt 2, 1986.
Akurgal, Ekrem, Anadolu Uygarlıkları, Net turistik Yayınlar, 1998.
Akurgal, Ekrem, Anadolu Kültür Tarihi, Tübitak Popüler Bilim Kitapları, Ankara, 1998.
Arkeoloji ve Sanat Dergisi, Cilt I / 1–10.
Başgelen, Nezih, Arkeoatlas, Cilt I / 32–33, 2002.
Bahn, Paul, Arkeolojinin ABC'si, Kabalcı Yayınevi, İstanbul 1999.
Ceram , C.W., Tanrılar Mezarlar ve Bilginler(Arkeolojinin Romanı), Remzi Kitabevi, İstanbul, 1999.
Ceram, C.W., Tanrıların Vatanı Anadolu, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1999.
Erdur, Oğuz, Güneş Duru, Arkeoloji: Niye, Nasıl, Niçin?, Ege Yayınları, İstanbul.
Karagöz, Şehrazat, “Atatürk ile Arkeoloji ve Tarih”, Arkeoloji ve Arkeologlar Derneği Dergisi, III. 22–24.
Lloyd, Seton, Türkiye Tarihi(Bir Gezginin Gözüyle Anadolu Uygarlıkları) , Tübitak Popüler Bilim Kitapları, Ankara,1998.
Özdoğan, Mehmet, Arkeoatlas, Cilt I / 10–30, 2002.
Özdoğan, Mehmet, Türk Arkeolojisinin Sorunları ve Koruma Politikaları, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, İstanbul, 2001.

2 yorum:

  1. Bu yazıları yakında TROAS e-dergi sayfasında da paylaşacağız....

    YanıtlaSil
  2. Bet365 Casino - MapyRO
    Find your ideal bet365 casino 목포 출장마사지 near you from over 경기도 출장마사지 100 countries. 안성 출장샵 Get your Free 충청남도 출장안마 Bet Credits when you join today to start betting at 태백 출장샵 Bet365 Casino!

    YanıtlaSil