M.A. Fecri POLAT
1. HAMİT ZÜBEYİR KOŞAY
a-) Hayatı
Hamit Zübeyir Koşay (Levha I), Ufa İli’nin Tilenkçi Tamak Köyü’nde 1897
yılında doğmuştur. Babası dönemin âlimlerinden Ubeydullah Efendi, annesi
Nurizade Hanım’dır. Dedesi Abdulcabbar Efendi, sayılı zenginlerden Halfin
Ailesi’nin daveti üzerine Ik Nehri boyundaki Tamyan’dan gelerek yukarıda adı
geçen köyde medrese kurmuştur.[1]
Hamit Zübeyir Koşay, daha dokuz yaşında iken, eniştesi olan tanınmış
bilginlerden Rızaeddin Fahreddin’in katkısıyla 1909 yılında Selanik Merkez
Rüştiyesi’ne yatılı talebe olarak gönderilmiştir. Osmanlı idaresine göre eğitim
öğretim yapılan bu okulda öğrencilerin çoğu Yahudi, Yunan, Arnavut ve Bulgardı.
Okuduğu sırada Abdülhamit olan ismi hocaları tarafından Hamit olarak
değiştirildi. Daha sonra Hamit Zübeyir ismini kullandı.
Rüştiye’yi 1912’de başarılı bir şekilde bitirmiş, Sultaniye (Lise)
sınıfına geçmiştir. Balkan Harbi başladıktan sonra ise okulları hastane olarak
kullanılmış ve oda arkadaşları ile birlikte yaralı askerlere bakmakla
görevlendirilmiştir. Selanik Yunanlılara bırakılınca arkadaşları ile birlikte
Avusturya konsolosluğuna başvurur ve vapurla İstanbul’a dönerler.
Hamit Zübeyir Koşay, iki sene kadar İstanbul’da göçmen öğrenciler için
açılan sınıfta okudu. Daha sonra kendi isteğiyle Kadıköy’deki Dar’ül
Müallimin’e nakledildi. Son sınıfta iken Macaristan’a gidip orada yüksek tahsil
yapmak istemiş, fakat gidemeyince mezun olduktan sonra Kadıköy’de eski okulunda
beden eğitimi öğretmen vekilliği yapmıştır. Bu yıllar içerisinde Darülfünun
(Üniversite)’da Macarca ve Etnografya derslerini aldı. Daha sonra İttihat ve
Terakki’nin verdiği devlet bursu ile Macaristan’a gitti.
“Hamit Zübeyir,
Macaristan’ın Budapeşte şehrinde Rüşdiyeye öğretmen yetiştiren Padagogium’a
girdi. Birinci Cihan Savaşı esnasında bursu gelmedi, buna rağmen yılmadı, mezun
oldu. Daha sonra Prof. Gyula’ Nemeth’in delaleti ve bir Macar asilzadesinin
yardımıyla Yüksek Öğretmen Okulu olan “Eövtös Kollegium’a kabul edildi, yaz
tatilinde Lehistan Başbakanının yazlık evinde misafir olarak birkaç hafta
kalarak Lehistan’ı da görmüş oldu. 1922’de İsviçre’de Lozan Türk Yurdu’nun
açtığı yarışmaya Izgü Mescid adlı eser ile katılarak, birinciliği kazandı ve
150 Frank ödül aldı. Türk Silah Adları konulu doktora tezi ile 1923 senesinde
Lisaniyat ve Türkoloji’den doktora payesi kazandı. Daha sonra 1924 yılında
Almanya’ya giderek Prof. Bang Kaup’un derslerini de takip etti. Burada Devlet
Kütüphanesi ve müzelerde incelemelerde bulundu.”[2]
1917’de Çarlık Rejimi yıkıldıktan sonra Rusya Müslümanlarının Müftüsü
olan Eniştesi Rızaeddin Fahri Sibirya’ya sürülür ve orada ölür. Bu nedenle
artık Rusya’ya dönememiştir.
1925 yılında İstanbul’a döner. İstanbul Üniversitesine kadro nedeniyle
giremeyince, Maarif Vekâleti Kütüphaneler Müfettişi, üç ay içinde de Hars,
Asar-ı Atika, Kütüphaneler Şube Müdürü oldu.
“…Kısa süre
sonra Maarif Vekaleti Müzeler Dairesi Müdürü, Ankara Etnografya Müzesi Kurucusu
ve Müdürü, Maarif Vekaleti Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürü oldu. 1929–1949
Nisanı’na kadar bu görevi başarı ile yürüttü. Bir ay Talim ve Terbiye üyeliği
yaptıktan sonra, kendi arzusu ile ikinci defa Ankara Etnografya Müzesi
Müdürlüğü’ne getirildi.”[3]
1962 yılında yaştan dolayı emekli oldu. İki yıl daha müdür vekilliği 1964–1969
yılları arasında Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nde Müşavirlik yaptı.
Daha sonra emekli oldu.
“Macarca, İngilizce, Almanca bilen
Phil. Dr. Hamit Zübeyir Koşay, soyadı kanuna göre Manas Destanında adı geçen
Kuzey Türklerinin efsanevi kahramanlarından KOŞAY’ın adını soyadı olarak
seçti.”[4]
1925 yılında Naime Hanım ile evlendi. Kızı Erdem Kayıran’dan Etel ve
Hanze adında iki torunu vardır. 1 Ekim 1984 tarihinde öldü.
c-) İlmi Kişiliği
Hamit Zübeyir Koşay 87 senelik yaşamında müzeciliği çağdaş bir seviyeye
ulaştırmak için uğraşmıştır. Bunun yanında dil, tarih, folklor ve arkeoloji
alanında önemli çalışmalar yapmıştır. Atatürk’ün Tarih Tezi konusunda
çalışmalar yaptı. İspanya’da yaşayan Basklar’ın Türk unsurları taşıdığını
belirledi. Anadolu’da arkeolojik araştırmaların başlaması ile birlikte birçok
bilim adamı ile tanışmış, özellikle prehistorya ve protohistorya alanlarında
çalışmalar yapmıştır. Yazıları ve yaptığı kazılarla tanınan Koşay, aynı zamanda
folklor ve etnografya alanında da eserler vermiştir.
Yurtdışı eğitiminden sonra, yurtta etnograflık yapmış, bunların yanında
şiirler de yazmıştır.
“Bu arada çeşitli kongreler
dolayısıyla Macaristan, Lehistan, Estonya, Finlandiya, Almanya, Amerika,
İngiltere, Fransa, İsveç, İsviçre, İtalya, Yugoslavya, Bulgaristan, Romanya,
Suriye, Lübnan ve Mısır’ı ziyaret etmiştir.”[5]
Koşay, ayrıca birçok ilim kurullarında üyelik yapmıştır.[6]
Ayrıca, Koşay, Kültür Bakanlığından 50. yıl Hizmet Beratı, Türk Tarih
Kurumu’ndan 50. yıl Hizmet Plaketi, İstanbul Müzeler Derneği’nin en eski Müzeci
Ödülü, Kültür Bakanlığından da 1980 yılında en iyi halk bilimcisi ödüllerini
almıştır.
c-) Eserleri
Hamit Zübeyir Koşay, çeşitli zamanlarda değişik konuda yayınlanmış çok
sayıda eseri vardır(Bu eserlerin kaynakçaları için)[7]
Hayatta olduğu sırada bir kısım makalelerini toplayarak, Makaleler ve İncelemeler adlı eserde yayınlamıştır.
“…Etnografya ve folklor bizim için
bir süs ve eğlence olmasının çok üstünde hayat taşır…” diyen Koşay,
Etnografya, Folklor, Tarih ve Kültür Tarihi, Müzeler, Arşivcilik, Kazılar
hakkında eserler yazmıştır.
2. HAMİT ZÜBEYİR KOŞAY VE ANADOLU’DA
ETNOARKEOLOJİ
Anadolu Arkeolojisi’nde etnolojik veriler kullanarak yorumlama, ilk kez
Hamit Zübeyir Koşay(Levha I)’ın 1930’ların ortalarından itibaren yapmaya
başladığı çalışmalarla başlamıştır. Ancak, teorik temellerinin bu dönemden
sonra atılmasına rağmen arkeologların etnografik verilerden faydalanması
neredeyse 19. yüzyıla kadar uzandığı iyi bilinmektedir. Fakat 1960 öncesi
yapılan çalışmalar daha çok arkeologlar tarafından kullanılmak üzere yazılan
etnografik çalışmalar niteliğindeydi. Ancak yinede Türk arkeolojisinde
faydalanılan, mimari dışındaki ilk bilim dallarından biri etnografyadır.[8]
1930’ların başlarında başlayan etnografya araştırmaları, Türkiye’de
gelecekteki arkeolojik çalışmalar için önemli bir veri kaynağı olmuştur. Bu
durum 1930’ların başlarında Türk arkeologlar tarafından yürütülen kazıların
başlamasıyla doğrudan ilişkilidir. Bu yıllarda Mustafa Kemal Atatürk, Osmanlı öncesi
Türk kültürünün yeniden canlandırılmasıyla ilgili olarak bir program
başlatmıştır. Birinci Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı’nın ardından gelen
kargaşa döneminden sonra, Atatürk bir ulusal bilinç ve birlik yaratma arayışına
girmiştir. Bu hedefleri gerçekleştirmek ve Anadolu’nun uzak geçmişini yeniden
ortaya çıkarmak için 1931 yılında Türk Tarih Kurumu kurulmuş, bu kurumun
kurulması aynı zamanda Türk arkeolojisinin gelişmesi açısından da büyük
faydalar sağlamıştır.[9]
Geçmişle günümüz arasındaki kültürel devamlılık fikrinin geliştirilmesi
için Birinci Türk Tarih Kongresi’nde ortaya atılan Türk Tarih Tezi, yine Atatürk’ün bu dönemde Almanya başta olmak
üzere, İtalya, Sovyetler Birliği ve Çin gibi birçok ülkenin ulusal anlamda
geçmişini sağlam temellere dayandırma politikasına karşı bir duruştur.[10]
Türk Tarih Tezi’nin içeriğinin büyük bir kısmını kültürel devamlılık
konusu oluşturur ve bu dönemde arkeoloji Anadolu-Türk toplumlarıyla Osmanlı
öncesi toplumlar arasında bağlantı kurma fikrine hizmet etmektedir.
Hamit Zübeyir Koşay, bu yıllarda Türk Tarih Kurumu’nun kurucularından
biri ve Etnografya Müzesi’nin müdürü olarak hizmet vermektedir. Atatürk
kendisine Osmanlı öncesi Türk toplumunun arkeolojik kazılarla açığa çıkarılması
görevini vermiştir. Bu dönemde Türk arkeolog sayısı oldukça azken, Avrupa
ülkelerine arkeoloji eğitimi almak için gönderilenlerin kazı tecrübesi de
yeterli seviyede değildir. Bu boşluk döneminde, Hamit Zübeyir Koşay Anadolu
topraklarının birçok yerinde bu sürecin gelişmesinde önemli rol taşıyan kazı ve
araştırmalar yapmıştır. Bunlar arasında 1930’lu ve 40’lı yıllarda
gerçekleştirilen Alacahöyük, Ahlatlıbel, Kumtepe, Pazarlı, Büyük Güllücek ve
Mahmatlar sayılabilir. Koşay bu kazılar sırasında, arkeolojik kayıtlarla, civar
köylerdeki etnografik veriler arasında benzerlikler kurmuş, sonuç olarak da
onun bu öncü çalışmaları, Türkiye’de arkeolojik ve etnografik çalışmaların
birlikte ele alınması açısından bir başlangıç oluşturmuştur.[11]
Koşay ilk çalışmalarından biri olan 1939’da basılmış Etnografya ve Folklor Kılavuzu adlı eserinde, ilkel yaşayan
toplumlardan, geçmiş toplumlarla ilgili önemli bilgiler alınabileceğini
vurgulamış[12] ve etnografik analojinin
önemine değinerek bu yöntemin, özellikle üretimle ilgili konularda prehistorik
dönem toplumlarının anlaşılmasında büyük önem taşıdığına değinmiştir. Örneğin
köy mimarisi, hasat ve bunda kullanılan tarım aletleri, ilkel tarım yöntemleri,
depolama, çanak çömlek üretimi gibi konularda yapılan etnografik çalışmaların
prehistorik toplumların anlaşılması konusunda önemli ipuçları vereceğini
belirtmiştir.
Akile Ülkü ile 1932 yılında yaptığı (ve 1963’te Türk Etnografya
Dergisi’nde yayınlanan) Anadolu’da
İptidai Çanak-Çömlekçilik adlı çalışmasında Koşay, Anadolu’da ilkel çömlek
üretim tekniklerini incelemiştir. Bu çalışması arkeolojik çalışmalarda kap
üretim metotlarının ve form değişikliklerinin anlaşılmasında önemli bir kaynak
olmuştur.[13] Bu çalışmada kapların
üretim aşamaları; kil hazırlama, form verme, perdahlama, pişirme ve satışa
çıkarma gibi süreçlerde sıralanarak ele alınmıştır(Levha XII-XIV).
Koşay aynı zamanda kırsal Anadolu’daki toplumsal yaşamı ve çiftçilik
uygulamalarını da belgelemiştir(Levha II-III). Alacahöyük kazıları sırasında,
modern Alaca köyünü, önceki binyıllardaki toplum yapısını daha iyi anlamak için
etnografik bakış açısıyla incelemiştir. 1951 yılında yayınlanan Anadolu’nun Etnografya ve Folkloruna Dair
Malzeme I: Alacahöyük adlı eserinde modern Alaca köyündeki konut yapım
tekniklerini, ev içi yaşantısında kullanılan aletleri, tarım yöntemlerini,
tarla sürmeyi de kapsayan, hasat, depolama ve bu işlerde kullanılan aletleri de
belgeleyerek yayınlamıştır.[14]
Alacahöyük dışında arkeolojik yerleşimlerle bağlantılı olarak yaptığı belli
başlı çalışmalar arasında, Karaz (Levha VIII), Güzelova (Levha X-XI) ve
Kültepe-Karahöyük Köyü (Levha V) sayılabilir. Koşay’ın yaptığı bu çalışmaların
asıl önemi, özellikle arkeolojik yerleşimlerin yakınındaki köylere
yoğunlaşılmasıdır. Böylece Koşay, arkeolojik verilerle modern köylerden
topladığı verileri bir arada değerlendirme imkânı bulmuştur.
Koşay’ın yaptığı bu gibi etnografik çalışmalar, günümüzde yapılacak
gözlemlerin geçmiş maddesel kültürleri anlamadaki önemini vurgulamıştır. Onun
elde ettiği somut veriler, Etnoarkeoloji’nin Türkiye’de giderek uzmanlaşılmış
bir alt disiplin olarak gelişmesine öncülük etmiştir. Diğer yandan bunları,
modern anlamda etnoarkeolojik çalışmalar olarak değerlendirmek doğru değildir.
1968 yılında başlatılan Keban Barajı Projesi ise Anadolu Etnoarkeolojisi
için önemli gelişmelerden biridir. Bu bakımdan Keban Projesi’nde Hamit Zübeyir
Koşay’ın önemli bir rol üstlenmesi de önemli bir gelişmedir. Bu proje
kapsamında özellikle Pulur-Sakyol kazısı sırasında yaptığı etnolojik çalışmalar[15]
sonucunda, sular altında kalacak olan arkeolojik bir yerleşim ve bu yerleşimin
hemen civarında yer alan ve yine sular altında kalacak modern bir köy bir arada
belgelenmiştir (Levha XV-XVI). Arkeolojik belgeleme yanında etnolojik
belgelemeye de verdiği önemi Koşay’ın şu cümlelerinden anlamaktayız:
“Keban Projesi
altında Keban Barajı yapımı dolayısıyla su altında kalacak höyüklerde kazılar
yapılacak eski kültür eserleri ortaya çıkarılırken halen bu topraklar üzerinde
yaşayan halkın maddi ve manevi kültürü de ihmal edilemez ve bunun eski çağlar
ile ilişkisi inkâr olunamazdı.”[16]
SONUÇ
Etnoarkeoloji adı altında yapılan birçok çalışma aslında birer etnografya
çalışmasıdır. Çok güzel etnografik çalışmalar yapılmasına karşın, bunların
etnoarkeolojik çalışma olabilmesi için arkeolojik kazılar sonucu ortaya çıkan
malzeme ile birlikte değerlendirilmesi gerekir. Yoksa sadece güzel bir
etnografik çalışma kalır.
Hamit Zübeyir Koşay, yaptığı
kazılar sırasında arkeolojik kayıtlarla, civar köylerdeki etnografik veriler
arasında benzerlikler kurmuş, sonuç olarak da onun bu öncü çalışmaları,
Türkiye’de arkeolojik ve etnografik çalışmaların birlikte ele alınması
açısından bir başlangıç oluşturmuştur.
İki bilim dalından elde etmiş olduğu bilgi ve belgeleri birleştirerek
yeni bir disiplin olan etnoarkeoloji alanında başarılı çalışmalar yapmış ve
Anadolu’nun etnoarkeolojisini başlatmıştır.
[1] Hamit Zübeyir Koşay, Makaleler ve İncelemeler, Ankara, 1974,
s. Arka Kapak.
[2]
Muhammet Beşir Aşan, “Hamit Zübeyir Koşay’ın Hayatı ve Eserleri”, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Kuruluş ve
Gelişmesine Hizmeti Geçen Türk Dünyası Aydınları Sempozyumu Bildirileri,
Erciyas Üniversitesi Türk Dünyası Araştırmaları Merkezi Yayınları, Kayseri,
1996, s. 69.
[3]
Muhammet Beşir Aşan, “Hamit Zübeyir Koşay’ın Hayatı ve Eserleri”, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Kuruluş ve
Gelişmesine Hizmeti Geçen Türk Dünyası Aydınları Sempozyumu Bildirileri,
Erciyas Üniversitesi Türk Dünyası Araştırmaları Merkezi Yayınları, Kayseri,
1996, s. 70.
[4] Hamit
Zübeyir Koşay, Makaleler ve İncelemeler, Ankara,
1974, s. Arka Kapak.
[5]
Muhammet Beşir Aşan, “Hamit Zübeyir Koşay’ın Hayatı ve Eserleri”, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Kuruluş ve
Gelişmesine Hizmeti Geçen Türk Dünyası Aydınları Sempozyumu Bildirileri,
Erciyas Üniversitesi Türk Dünyası Araştırmaları Merkezi Yayınları, Kayseri,
1996, s. 71.
[6]
Muhammet Beşir Aşan, “Hamit Zübeyir Koşay’ın Hayatı ve Eserleri”, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Kuruluş ve
Gelişmesine Hizmeti Geçen Türk Dünyası Aydınları Sempozyumu Bildirileri,
Erciyas Üniversitesi Türk Dünyası Araştırmaları Merkezi Yayınları, Kayseri,
1996, s. 71.
[7]
Muhammet Beşir Aşan, “Hamit Zübeyir Koşay’ın Hayatı ve Eserleri”, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Kuruluş ve
Gelişmesine Hizmeti Geçen Türk Dünyası Aydınları Sempozyumu Bildirileri,
Erciyas Üniversitesi Türk Dünyası Araştırmaları Merkezi Yayınları, Kayseri,
1996, s. 71–79.
[8]Turan
Takaoğlu, “Ethnoarchaeology in Turkey. A historical approach” Ethnoarchaeological Investigations in Rular
Anatolia I, Ege Yayınları, İstanbul, 2004, s. 15.
[9]Turan
Takaoğlu, “Ethnoarchaeology in Turkey. A historical approach” Ethnoarchaeological Investigations in Rular
Anatolia I, Ege Yayınları, İstanbul, 2004, s. 16.
[10]Turan
Takaoğlu, “Ethnoarchaeology in Turkey. A historical approach” Ethnoarchaeological Investigations in Rular
Anatolia I, Ege Yayınları, İstanbul, 2004, s. 16.
[11]Turan
Takaoğlu, “Ethnoarchaeology in Turkey. A historical approach” Ethnoarchaeological Investigations in Rular
Anatolia I, Ege Yayınları, İstanbul, 2004, s. 17.
[12] Hamit Zübeyir Koşay, Etnografya ve Folklor Kılavuzu, Ulusal Matbaa, Ankara, 1939, s. 12.
[13]Hamit
Zübeyir Koşay, Ülkü A. “Anadolu’da İpdidai Çanak-çömlekçilik”, Türk Etnografya Dergisi 5: 89–93, 1964,
s. 89.
[14] Hamit
Zübeyir Koşay, Les Fouilles d’ Alaca
Höyük, Ankara, 1951.
[15]Hamit
Zübeyir Koşay, Pulur: Etnografya ve
Folklor Araştırmaları, Orta Doğu Teknik Üniversitesi Keban Projesi
Yayınları, Ankara, 1977, s. 1.
[16]Hamit
Zübeyir Koşay, Pulur: Etnografya ve
Folklor Araştırmaları, Orta Doğu Teknik Üniversitesi Keban Projesi
Yayınları, Ankara, 1977, s. III.
Sevgili Fecri,
YanıtlaSilYazıyı zevkle okudum. Derslerde kulanmak üzere H.Z. Koşay'ın fotoğrafına ihtiyacım var. Elinde varsa bana gönderir misin?
çiler
bu arada blogundaki renk düzeni -özellikle yanlardaki sekmelerde- okumayı engelliyor. düzeltirsen daha çok ziyaretçin olabilir :)
YanıtlaSil